Mahalle ve Aile Baskısı
İman edişimin üzerinden henüz birkaç yıl geçmişti. Eski hayatımdan bütün hızla sıyrılıp imanlı bir adam olarak yaşamaya başlamıştım. Gerçekten hayatımı Tanrı’ya armağan şekilde düzenlemeye çalışıyordum. Bu yolda çok zorlanıyordum. Üstelik bir de evlenmeyi düşündüğüm bir kız arkadaşım vardı. İkimiz de Türkiye uyrukluyuz, bunu belirtme sebebim geleneksel aile yapımızı hayal edebilmeniz içindir. Gidip onun ailesiyle tanışmam gerekiyordu. Kız arkadaşım Tanrı’ya tam olarak inanmıyordu ve sanırım agnostik-deist arası bir konumda duruyordu. Bu evlilik doğru olacak mıydı? Bu inanç ayrılığına rağmen evlenmeye karar verecek miydim? Verdim diyelim ailesine Mesih imanlısı olduğumu söyleyecek miydim? “Karşı çıkmazlarsa” diyordum fena değil ama karşı çıkarlarsa ne yapacaktık? Başlangıçta kabul etmeleri bir şey ifade etmiyordu çünkü evlendiğinizde tam anlamıyla kadın ve erkek anne babasından ayrılıp ikisi tek beden oluyordu fakat aileler hayatınızda kalmaya devam ediyor. Her şeye karışan aileler. Henüz yaşadıklarım kısmına geçemedim. Bunlar sadece sorularken ben stresli ve tükenmiş hissetmeye başlamıştım.
Tanışma
Derken gün gelip çattı. Bir annem olmadığı ve babamın da işleri olduğu için tek başıma kız arkadaşımın ailesiyle tanışmaya gittim. Önce kayınbiraderimle sonra da bütün aileyle tanıştım. Gerçekten sıcakkanlı, tipik bir ege ailesiydi. İnancımı ve kendimi adayacağım hayatı onlara anlatarak kızlarıyla bir ilişkim olduğunu dile getirdim. Kayınpederim gayet güzel şekilde karşıladı ve “Biz Müslüman sayılan bir aileyiz ama İsa için O’nda hiç günah bulamadık demişler” dedi. Severiz. Tabi ki bu kadar basit olamazdı ama en azından bana karşı birisi değil diye düşünüyordum. Kayınbiraderim sen sadece özenmişsindir ama boşver bizi ilgilendirmez” dedi. Ailenin büyük çoğunluğu beni kabul etmişti. Kendimi kabul ettirmeye çalışmıyordum bu bir savaş gibiybi benim için ve Tanrı benim için engellerin birisini kaldırmıştı.
İnancıma ortak olmayan biriyle evlenecek miyim?
Peki şimdi deist biriyle evlenip geleneksel Müslüman bir ailede damat olmaya hazır mıydım?
-Hayır. Olamaz ki! Çocuklarıma Tanrı’nın benim için yaptıklarını anlattığımda annelerinin “yani ben öyle inanmıyorum” dediğini sürekli hayal ediyordum. Kabus. Yaşadıklarımdan eminim, onlar gerçekleşti. Tanrı’yı gördüm. Tanıyorum ve gerçek diyordum. Kendimi sakinleştiremediğim bile olmuştu. Bununla ilgili çok sık yardımlar aldım. Ta ki Tanrı başka bir engeli bir parmak şıklatma hareketiyle ortadan kaldırdığı zamana kadar. Kız arkadaşım beni bir gece 03:15 civarı arayıp rüyasında İsa Mesih’i gördüğünü, beni ve kendisini imanda bağladığını ve dahası “kızım sen benim koyunumsun” dediğini anlattı. “Rabbi” dedim, bunları yapıyorsan bana yollarını göster. Şimdi ne yapayım? Şimdi ne olacak?
İki bir rüya
1 sene kadar geçtikten sonra evlilik hazırlıklarımız neredeyse tamamlanmıştı. Artık imanlı bir çift olarak yolumuza devam ediyorduk. Ekonomik, ailevi vs. sorunlarımızı birlikte Tanrı’ya kaldırıp çözümler alıyorduk. Covid henüz ülkemize gelmemişti. Ben İstanbul’da kız arkadaşımsa İzmir’deydi. Evlenmemiz için son şartı Kayınpederim İzmir’de yaşama şartıydı. Bu bir çeşit emrivakiydi ve boyun eğmemeye karar verdim. Çünkü sadece taşınmak yetmez, yaşamak için para da lazımdı. Tüm bunları tartıştığımız günlerde aynı anda 2 rüya gördük. Mesih bana rüyamda “sana bir yol hazırladım, üzülme. Sağlacağım” dedi. Sabah uyandığımda bir teklifi aldım. İzmir’den bir iş! Üstelik “hemen gelebilmen mümkünse taşınmana da yardım edelim” dediler. Zaten nikah için o gün İzmir’e gidecektim. O kadar çabuk olur mu yahu bir bekleyelim derken telefonum çaldı ve kız arkadaşım benimle aynı gece rüya görmüştü. ”Dar karanlık bir yolda kaybolmuştum. Duvarlara tutunarak yürüdüm. Karanlıktan bir el uzanıp beni tuttu. Seninleyim dedi. Beni geniş bir aydınlığa çıkardı. Mehmet nerede diye bana sordu. Gelir dedim. Bir de rüyamda nikaha geç kalıyordun sebebi de bir imanlı bir arkadaşınla birlikte birisiyle Kutsal kitap okuyormuşsunuz saati unutmuşsun“ diyerek bana anlatıyordu. Evet öyle de olacaktı ki saate baktığımda geç kalmak üzere olduğumu fark edip yola çıktım.
3 Yıl Sonra
Bir oğlumuz oldu ve adını Luka koyduk. Tamamen inancımız uygun yaşamaya devam ediyorduk. Bizi çok zorlayan şeyler insanlar sadece izledikleri filmlerde Hristiyanları görüyor oldukları için bizleri Hollywood Hristiyanları sanıyordu. Çevremizde Hristiyan olduğumuz duyuldukça çok çirkin sorunlar yaşamaya başladık. Bir sürü gereksiz itham altında kaldık. Çoğu uydurma yargılamalarla karşılaştık. Ailemiz bile bazen bize öyle şeyler söylüyordu ki çoğu zaman orayı sadece terketmez zorunda kalıyorduk. “Neden çocuğunuza 2 iki isim koyuyorsunuz?” ,“Neden arapça değil? “,“Sünnetten sonra imam çağıracağız mevlüt yapacağız”, “ e siz hristiyansınız niye sünnet yaptırıyorsunuz?”, “sünnet olan çocuk için Kur’an hatmi indirilir”, “ sizin evinizde mevlüt yapılacak adettendir”… Tam olarak adetten olan nedir? Bir kere camiye gitmeyen insanların bana inançları ve gelenekleri hakkında baskı yaptığını görmek bizi çok üzüyordu. Kırmadan, dökmeden savaş kazanmak çok zor bir sanattır ve ben pek beceremedim. Evimde bunlara izin vermeyeceğimi çok net açıkladım. Artık her şeye hazırım. Kendimi ve ailemi korumam gerektiğini ilk defa o zaman hissettim. Üstelik bir komşum bana biz Karadenizliyiz ses yaparız siz yapamazsınız falan gibi bir şey söyledi. Buna rağmen sevmem gereken bir komşum da vardı.(İlk evimizden bu adam yüzünden taşınmak zorunda kaldık). Bu sorunla mücadele etmem şarttı. Sokağa çıktım. Pazara, markete, berbere, sağlık ocağına, bakkala zaten hep gidiyordum. Terliklerimle yaptığım bu ziyaretler sırasında fırsat buldukça Tanrı ve Mesih hakkında konuşmaya başladım. Kimi zaman bir baba oğlunu döverken müdahale edip “Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın, Onları Rab’bin terbiye ve öğüdüyle büyütün” dedim. Kimi zaman komşusu kendi kapısının önüne park ettiği için arabasına zarar vermeyi düşünen komşuma “komşunu kendin gibi seveceksin yazılmıştır” dedim. Bütün çevremiz artık hem bizim kim olduğumuzu hem de ne olduğumuzu biliyordu. Bahsettiğim yer bir kasabadır. Büyük bir kent merkezi falan değil. Artık sokakta top oynayan çocuklar “Luka ve annesi geliyor” diye bağırıyor. Komşu teyzeler “Luka ne kadar tatlı bize de getirin sevelim” diyor. Kimse bir şeyi dayatmaya çalışmıyor. Hatta çoğu zaman “sizin inancınızın adetleri nasıl bize anlatsana” diyorlar.
“Benim payıma düşen sensin, ya Rab, Sözlerini yerine getireceğim, dedim”
Mezmurlar 119:57
Hatalarımız var bunu biliyorum. Kendi duvarlarımızın arkasında gizli bir iman hayatı yaşamaya çalışıyorduk. Bizim için saklanacak bir şey yok artık. Biz azınlık değiliz, varız.
Sevgiler.