Pentatük

Eski Antlaşma’nın ilk beş kitabı “Pentatük’ü oluşturur- Yaratılış, Mısır’dan Çıkış, Levililer, Çölde Sayım ve Yasa’nın Tekrarı. Bu sözcük, Grekçe pentateuchos, “beş cilt (kitap)” sözcüğünden türemiştir. Yahudiler bu kitaplara “Tevrat” (yani, “öğretiler”) adını verir. Bu söz dilimize “Yasa” olarak geçmiştir (Mat. 5:17; Luk. 16:17; Elç. 7:53; 1. Ko. 9:8). Yahudiler Tevrat’ı, Kutsal Yazılar’ın geri kalanından daha yetkili ve kutsal olarak görürler. Tanrı’nın Yasa Kitabı’nı (Tora) okuyup açıkladılar, herkesin anlamasını sağlayacak biçimde yorumladılar (Levililer). Neh. 8:8.


Birlik


Pentatük’te çok çeşitli malzeme vardır- öyküler, olaylar, yasalar, ayinler, düzenlemeler, törenler, takvimler, yalvarışlar. Bununla birlikte, tarihsel anlatım nedeniyle bütünlüğe sahiptir. Bu tarihsel anlatımın yaşamsal önemi, Tanrı’nın Mesih aracılığıyla gerçekleştirdiklerinin zemini ve hazırlığı için Yeni Antlaşma’da kullanılma- sında açıkça görülür. Yeni Antlaşma yazarları, İbrahim’in çağrılmasından Davut’un krallığına kadar Tanrı’nın yaptıklarından alıntı yapmışlardır.


Bunun iyi bir örneğini, Pavlus’un Pisidya sınırındaki Antakya’da havrada Yahudiler’e yaptığı konuşmasında görüyoruz (Elç. 13:17-41). Sözlerine başlarken Tanrı’nın İbrahim’den Davut’a kadar uzanan döneme ait önemli inanç unsurlarını özetledikten sonra (13:17-23) doğrudan İsa Mesih’e geçiyor. Pavlus, Eski Antlaşma’nın en önemli kısmının atalar döneminden Davut dönemine kadar olduğunun altını çizmiş oluyor. Tanrı’nın orada başlattığı kurtuluş amacının doruğa ulaşmasının ve gerçekleşmesinin Mesih aracılığıyla olduğunu gösteriyor.


Eski Antlaşma’da buna benzer başka özetler de vardır, özellikle de ilk ürün töreninde yapılması buyrulan ikrarlarda (açıklamalar) (Yas. 26:5-10; bu bölüme “pentatükün özeti” de denir. (Krş. Yas. 6:20-24 ve Yşu. 24:2-13). Bu ikrarlar Tanrı’nın kurtuluş eylemlerinin bazı temel ayrıntılarını içerir.


    •    Tanrı İbrahim ve onun soyundan gelenleri seçip (Elç. 13:17;Yşu. 24:3) Kenan topraklarını vaat etti (Yas. 6:23).
    •    İsrail Mısır’a gitti (Elç. 13:17;Yşu. 24:4) ve orada köle oldu (Yas. 6:21; 26:5). Tanrı onları oradan kurtardı (Elç. 13:17; Yşu. 24:5-7; Yas. 6:21vd.; 26:8).
    •    Tanrı vaat ettiği gibi İsrail’i Kenan’a getirdi (Elç. 13:19; Yşu. 24:11-13; Yas. 6:23; 26:9).


O halde, Pentatük’ü oluşturan temel taşlar, vaat, seçilmişlik, kurtuluş, antlaşma, yasa ve topraktır.


Bu iman beyanlarının merkez unsuru Mısır’dan Çıkış’tır çünkü hem Yahve’nin İsrail’i kölelikten kurtarmasını hem de İsrail’in ulus olarak seçilmesini kapsar. İsrail’in tarihinde Yahve’nin Çıkış sırasında gösterdiği kurtuluş eylemi diğer kurtarış eylemleri için bir örnek oluşturur (krş. Amo. 2:4-10; 3:1vd.; Yer. 2:2-7; Mez. 77:13-19 [MT 14-20]; 78:12-55). Pentatük’teki anlatımın kurgusu şöyledir: Yahve Kızıl Deniz’de dramatik bir şekilde kurtardığı halkı, “bütün uluslar içinde öz halk”ı olarak seçmiştir (Çık. 19:5). Sonra da Tanrıları olarak antlaşmayla onları kendine bağlamıştır. Bu şekilde, antlaşmanın temeli Tanrı’nın lütufkar, hak edilmeyen kurtarışıdır. Yahve anayasa olarak halkına yasayı vermiştir. Bu öykü Mısır’dan Çıkış’tan Yasanın Tekrarı’na kadar anlatılmaktadır. Atalar dönemine giriş niteliği taşıyan Yar.12-50, Mısır’dan kurtarılışları, antlaşmanın verilmesi ve toprağın verilmesiyle yerine gelen vaadi ortaya koyar. Bu kurgu yapısı içinde vaat unsuru birincil ve temel önem taşır. En özet haliyle Yar.12:1-2’de Tanrı’nın İbrahim’e söylediği sözlerde görülebilir: RAB Avram’a, “Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git” dedi, “Seni büyük bir ulus yapacağım, seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım, bereket kaynağı olacaksın.”


Bu bölümün de ortaya koyduğu gibi vaat üç boyutludur. Toprak, ulus olma ve kutsama içerir. Vaadin tekrarlandığı başka yerlerde üçüncü unsur başka şekillerde ifade edilmiştir: “Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca…sürdüreceğim” (Yar. 17:7a, 19); “Ben seninle olacak…” (Yar. 26:3, 24; 28:15; 46:3; Çık. 3:12); “Sizi kendi halkım yapacak ve Tanrınız olacağım” (Yar. 17:7b; Çık. 6:7; Lev. 26:12); “Ben baban İbrahim’in Tanrısı’yım” (Yar. 26:24; 46:3; Çık.3:6, 15). Bu ifadelerin hepsi “Tanrı’yla ilişki vaadi”1 başlığı altında yararlı bir şekilde özetlenebilir. O halde, Pentatük’te sadece kısmen gerçekleşen bu vaat, soy (ulus olma, topluluk olma), insanın Tanrı’yla ilişkisini ve toprağı içeriyor. Bu üç boyutlu tema İbrahim’le ilgili öykülerde yinelenir (krş. Yar. 13:14-17; 15:2- 5, 18-21; 17:7vd., 15-19). Her yeni atanın kuşağında yinelenir: İshak (Yar. 2 6:2-4), Yakup/İsrail (28:13; 35:11-13) ve Yusuf ve oğulları (48:1-6). Gerçekleşmesi Mısır’dan Çıkış’ta başlayan kurtarışta vaat edilmiştir (Çık. 6:6-8; Yas. 34:1-4).


Öykünün bütünü, önsözle, yani başlangıçla ilgili girişle (Yar. 1-11) olan ilişkisi ne- deniyle özel bir teolojik önem kazanır.2 Yar. 12’den Yas. 34’e kadar vaat ve seçilmişlik konusundaki dar odağa karşın Yar. 1-11’in odağı evrenseldir. Yaratılışla ilgilidir. Erkek ve kadının nasıl birbirlerine düşman olduklarını, Tanrı’yla ve öbür insanlarla nasıl yabancılaştıklarını, onlardan nasıl ayrı düştüklerini anlatır. Bu sorun hem sosyal uyumsuzluğa hem de bireysel yabancılaşmayı içerir.


Yar.1-11’in yazarı insanın derin yabancılaşma sorunu ışığında Tanrı’nın gelecekte yaratılışla olan ilişkisine yönelik temel soruyu ele alıyor. Tanrı’nın sabrı tükenmiş midir? Tanrı artık ulusları bitmeyen gazabıyla önünden kovmuş mudur? Bu sorular karşısında İbrahim’in kutsanması ve seçimi insanlık için büyük önem taşır.


O halde, Yar.1-11 ve belirli bir toplulukla ilgili Pentatük’ün geri kalan kısmında yer alan vaat, seçilmişlik, kurtarılış ve antlaşmanın karşıtlığı çarpıcıdır. Tanrı’nın İbrahim ve onun soyundan gelenlerle ilişkisinde bütün insanlığın derdinin çaresi bulunmaktadır. Bu şekilde, Pentatük’ün iki temel kısmı vardır: Yar. 1-11 ve Yar. 12-Yas. 34. Bu iki kısım arasındaki ilişki soru-yanıt, sorun-çözüm ilişkisidir. Bunun ipucu Yar. 12:3’te görülür: ”Seni kutsayanları kutsayacak, seni lanetleyenleri lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak.”


Bu yapı hem Pentatük’ün birliğine hem de burada başlayan yapının Pentatük’ün ötesine uzandığına işaret ediyor. Çünkü vaadin üç unsuru da Pentatük’te ancak kısmen gerçekleşiyor. Yasa’nın Tekrarı’nın sonunda İsrail’in, Tanrı’nın antlaşma yaptığı halk olarak vaat edilen topraklarda bulunması henüz gerçekleşmemiştir. Nitekim Tanrı’nın tasarısının tam olarak gerçekleşmesi Yas. 34’ten sonra, hatta Eski Antlaşma’dan sonra olacaktır! Eski Antlaşma’da başka hiçbir yerde Yar. 1-11’de keskin bir şekilde ortaya konan soruna nihai bir çözüm getirilmemektedir. Eski Antlaşma sona erdiğinde, İsrail hala umudun gerçekleşeceği ve vaadin gerçek olacağı nihai zamanı beklemektedir.


Bu tamamlanma, bütün ulusları kendine çeken (Yu. 12:32) İbrahim’in Oğlu (Mat. 1:1) aracılığıyla gerçekleştirilir. Böylece O, başlangıçla ilgili girişte insanın içine işleyen bir şekilde anlatılan, insanların Tanrı’ya ve birbirlerine yabancılaşmalarına son verir.


Karmaşıklık


Pentatük amaç ve tasarı açısından kesin bir birlik taşıdığı gibi aynı derecede şaşırtıcı bir çeşitlilik de içerir. Bu karmaşıklık, kökeni hakkında çok çeşitli teorilerin öne sürülmesine neden olmuştur. Bu teorilerin çoğunun, Pentatük’ün kökeni, tarihi ve yazarları hakkında tarihsel ve teolojik değerini olumsuz biçimde değerlendiren görüşler içermeleri son derece üzücüdür. Pentatük’ün, Musa döneminden yüz yıllar sonra ortaya çıkmış olduğu düşünüldüğü için içerdiği bilgilerin pek azının gerçek tarihsel bilgiler olduğu düşünülmüştür. Pentatük’te yer alan dinsel düşünce ve uygulamaların yüzyıllar sonra benimsendiği ileri sürülür. Örneğin, bu teorilerin önde gelen savunucularından J. Wellhausen, Pentatük’ü, sürgün ve sürgün sonrası dönemin bir ürünü olarak görmüştür. Böyle olduğunda da çok eski İsrail tarihinin değil, Yahudilik dininin başlangıç noktası olarak değerlendirmiştir.3
Wellhausen’in görüşü o kadar büyük değişikliğe uğramıştır ki artık neredeyse tanınmaz hale gelmiştir. Fakat bu değişimin, Pentatük’ün değerlendirilmesi konusunda daha olumlu yönde olduğunu söylemek olanaksızdır. Nitekim Martin Noth gibi araştırmacıların temsil ettiği Eski Antlaşma’nın son derece önemli bir ekolüne göre, Pentatük yazıları temel alınarak tek bir olumlu tarihsel açıklama dahi yapılamaz. Noth, Musa’yı bir dinin kurucusu olarak görmenin ya da Musa’nın dininden söz etmenin yanlış olduğunu söyler. Bununla birlikte, gördüğümüz gibi Pentatük’ün tümü, Tanrı’nın atalar döneminde ve Musa’yla ilgili öykülerde bütün insanlık adına etkin olduğunu onaylamaktadır. Noth’unki gibi görüşler Kutsal Kitap’ın mesajının özüne saldırmaktadır.


Kutsal Kitap’ın gerçeğine bağlı olanlar için tek olası yaklaşım bu tür aşırı eleştirilere karşı tepki göstermektir. Hataya karşı çıkılmalıdır. Bununla birlikte, tutucu araştırmacılar çoğu zaman diğer aşırı uçtan karşılık vermişlerdir. Pentatük’e kapsamlı bir giriş, yani Yasa’nın temeldeki birliği ve olumsuz teorilerin temel aldığı çeşitliliği ciddiye alan bir çalışma yapmamışlardır.


Karmaşıklık Konusunda Yazınla İlgili Kanıtlar


İnsan Pentatük’ün yazın özelliklerini incelemeye başlar başlamaz yasa ve tarihin iç içe geçtiğini görür. Eski ya da modern başka hiçbir yasa düzeni böyle değildir. Tarihsel anlatım sürekli olarak yasanın arasına girer. Pentatük’ün kökeni araştırılırken bu ikili doğa göz önünde bulundurulmalıdır. Tanrı sadece bir yasa ilan etmiş ya da bir halkı bir dizi özel kurtarış etkinlikleriyle kurtarmış değildir. Her ikisini de yapmıştır. Bir ulus seçip bir yasayla onları kendisine bağladı. O halde, Pentatük’teki ikili yapı bilinçli bir şekilde yerleştirilmiştir; anlatının içine parça parça yasal malzeme konmuştur.4


Metin dikkatle incelendiğinde yazınla ilgili başka karmaşıklıklar da ortaya çıkar.


    •    Hem anlatılar hem de yasal bölümler konu açısından ele alındıklarında devamlılık ve düzenden Örneğin, Yar. 4:26 ve 5:1 sıra izlemez; hatta Yar. 2:4b- 4:26, 1:1-2:4a; 5:1vd.’nın anlattıklarını keser. Yine, Yar. 19:38 ve 20:1 arasında, Çık. 19:25 ve 20:1 arasında olduğu gibi devamsızlık vardır. 20:1-17’de gördüğümüz on buyruk da yer aldığı yazın ortamında ayırıcıdır (19:1-25; 20:18-21). Ayrıca, yasalar da mantıklı bir şekilde düzenlenmemiştir.
    •    Malzemenin çeşitliliğini göz önünde bulundurursak, çalışmanın çeşitli kısımlarında söz dağarcığı, söz dizimi ya da tarz ve genel kompozisyonda önemli farklılıklar bulmamız şaşırtıcı değildir. Bu tür farklılıklar örneğin Levililer ve Yasanın Tekrarı yasaları karşılaştırıldığında ortaya çıkmaktadır.
    •    Yazın açısından karmaşıklığın diğer kanıtları, Yaratılış 1’den Mısır’dan Çıkış 6’ya kadar Yahve (“RAB”) ve Elohim (“Tanrı”) isimlerinin çeşitli kullanımlarında görülür. Bu isimler, neden seçildiklerine ilişkin açık bir gerekçe olmadığı halde, özellikle Yaratılış kitabında bazı bölümler, ya da bölümlerin bazı kısımlarında, her zaman ya da çoğu zaman biri ya da diğeri kullanılmıştır. Seçilen isim ve o bölümdeki teolojik kavramlar arasında bir ilişki vardır.
    •    Pentatük’te bazı bilgilerin iki ya da üç kez tekrarlanması söz konusudur. Burada bizi düşündüren aynı içeriğin tekrar edilmesi değil, temelde aynı konunun, ortak özelliklere sahip olsa da önemli farklılıklarla yinelenmesidir. Belge kaynağı teorisinin tutkulu taraftarları başka şekillerde kolayca açıklanabilecek tekrarlanan bölümler bulmuş olsalar da,5 bu tür tekrarların bazılarının bu kadar kolay açıklanamayacağı kesindir. Örneğin: İki öyküde İbrahim, Sara’yı kız kardeşi olarak tanıtarak onun onurunu tehlikeye atar (Yar. 12:20; İshak’ın şaşırtıcı şekilde benzer durumuyla karşılaştırın, 26:6- 11). Beer-Şeva (“Ant Pınarı”) ismi hem İbrahim ve Avimelek arasındaki antlaşmayı (Yar. 21:22-31) hem de İshak ve Avimelek arasında bir antlaşmayı (26:26-33) anar. Lev. 11:1-47’de dinsel açıdan kirli ve temiz olan şeylerle ilgili bölüm Yas. 14:3-21’de tekrarlanmıştır. Kölelerle ilgili kısım ise üç kez karşımıza çıkar (Çık. 21:1-11;Lev. 25:39-55; Yas. 15:12-18).


Kanıtlar, uzun bir aktarım ve gelişim süreci olduğunu gösteriyor. Pek çok sayıda sözcük, olgu ve açıklama Musa’nınkinden daha ileri bir döneme işaret ediyor. “O günlerde orada Kenanlılar yaşıyordu” (Yar. 12:6; 13:7) ve “İsrailliler yerleştikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl man yediler” (Çık. 16:35) gibi cümleler İsrail’in zaten Kenan’ı işgal ettiğini üstü kapalı bir şekilde var sayar. Yar. 14:14 Avram’ın Lut’u kaçıranları Dan’a kadar kovaladığını söyler fakat bu yer, fetihten sonra Danlılar işgal edene kadar bu ismi almamıştır (Yşu. 19:47; Hak. 18:29).


Yazar ve Köken Konusunda Olumlu Kanıtlar 


Pentatük, yazarının kim olduğu söylenmeyen bir yapıttır. Ne Musa ne da başka birinden yazarı olarak söz edilir. Yazarın adının geçmemesi, genel olarak eski yazın yapıtları ve özel olarak Eski Antlaşma geleneğiyle tutarlılık gösterir. Çok eski dönemlerde Orta Doğu’da “yazar” geçmişi koruyan biriydi ve geleneksel malzeme ve yöntemlerle sınırlıydı. “Yazın,” bireysel olarak insanlardan çok topluluğa aitti. 6 Buna karşın Pentatük, ana karakter Musa’nın yazarlık yaptığına ilişkin ipuçları vermektedir. Rastgele bir şekilde, yazmasının buyrulduğundan, tarihsel gerçekler (Çık. 17:14; Say. 33:2), yasalar ya da yasaların düzeninin bazı kısımlarını (Çık. 24:4; 34:27vd.) ve bir şiir (Yas. 31:22) yazdığından söz edilir. Bununla birlikte Musa’nın yazın katkısı, Pentatük’ün sadece kendisine atfedilen kısımlarıyla sınırlandırılmak durumunda değildir.


Musa’nın yazın etkinliğinden, sürgün öncesi yazınının geri kalanında zaman zaman söz edilmesi Musa’nın yazdığı gerçeğini kuvvetle destekler. Sürgün sırasında ve sürgünden sonra daha da fazla söz edilmiştir. Gerçek şu ki, dikkatle incelendiğinde şöyle bir kalıp görüyoruz:7
    •    Sürgün sonrası kitaplar (Tarihler, Ezra, Nehemya, Daniel, vs.) Pentatük’ten yetkili bir metin olarak sık sık söz eder; Pentatük’teki bütün yasaları kullanırlar. Burada ilk kez “Musa’nın kitabı” sözü karşımıza çıkar.
    •    Ortadaki kitaplar (örn. sürgün öncesi kitaplar, Yeşu, 1-2 Samuel, 1-2 Krallar) nadiren Musa’nın yazarlık yaptığından söz ederler, söz ettiklerinde de daha çok Yasanın Tekrarı’ndan bahsederler.


(3) Daha önceki kitaplar (örn. sürgün öncesi peygamberlik kitapları) hiç söz etmezler. Bu kanıtlar geleneğin giderek geliştiğini gösteriyor. Musa’yla bağlantı önce bazı yasalarda, sonra bütün yasalara sonra da bütün Pentatük’le kurulur.8 Geleneğin ilerleyişi Yeni Antlaşma’da Pentatük’ün tamamına “yasa” ya da “Musa’nın kitabı” (Mar. 12:26; Luk. 2:22; Elç. 13:39) ya da “Musa” (Luk. 24:27) ve Eski Antlaşma’nın tamamına “Musa ve peygamberler” (Luk. 16:29) denmesinde de görürüz.


Bu Gerçeklerin Sonuçları. Bu bilgilerden ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz? Bu noktada Kutsal Kitap’a bağlı olup Kutsal Kitap’ın kendisine fırsat tanımalı, olması gerektiğini düşündüğümüz yazın türünü kavramlarını üzerine yüklememeliyiz. Aynı zamanda, kökeni ve gelişimiyle ilgili teorilerin sadece teoriler oldukları fark edilmelidir. Bu yüzden bu teoriler, daha fazla anlayış kazanıldıkça değişime açık olunacak bir şekilde kesin olmadığı bilinerek ele alınmalıdır.

İki gerçek vurgulanmalıdır. İlki, Kutsal Kitap kaynakları ve geleneklerin çeşitli kolları Musa’nın öyküsel, yasal ve şiirsel edebiyat yazdığı konusunda hemfikirdir. Bir yazarın bu kadar çeşitli konularda yazma becerisine sahip olmasının Musa’dan yüzyıllar öncesinde dahi sadece eski Yakın Doğu’ya özgü olmadığı konusunda pek çok kanıt vardır. Bu nedenle, Pentatük’ün ortaya çıkmasında Musa’nın rolünün büyük olduğu doğrulanmalıdır. Bununla birlikte, Musa’nın Pentatük’ü şu an elimizde bulunduğu son şekliyle yazdığı pek olası değildir. Anlatıların çerçevesinin ve yasal malzemenin özü, Musa’nın yazın konusundaki girişimine uzanır ve orada anlatılan olayları ve koşulları doğru bir şekilde yansıtır.

İkinci olarak, metnin karmaşıklığı ve kökeniyle ilgili kanıtların dağılımı ve artışı hesaba katılmalıdır. Bu yazınsal gerçekle, Pentatük’ün uzun ve karmaşık bir aktarım ve gelişim tarihinin sonucunda ortaya çıkan, karmaşık ve bileşik bir yapıt olduğunu gösterir. İman, bu gelişimin Musa’yı harekete geçirip yazmaya yönelten Tanrı’nın Ruhu tarafından gözetildiğini doğrular. Bu süreci kesin bir şekilde ayrıntılarıyla ortaya koymak olanaklı olmasa da, ana taslak olabildiğince kesindir. Ataların öyküleri, temel olarak sözlü anlatımla, Mısır’da köle oldukları zaman boyunca korunmuştur. Büyük olasılıkla ilk kez Musa döneminde yazıya geçirilmişlerdir.9 Bunlara, Mısır’dan Çıkış ve çölde dolaştıkları zamana ait düz yazı ve şiirler, muhtemelen Davut’un ilk dönemlerinde eklenmiştir. Toplumun monarşi olarak aldığı yeni biçim ışığında, İsrail’in kimliğine kavuştuğu yılların olayları ve yorumlarının korunması son derece önemliydi. Farklı derlemelerde toplanan Musa dönemine ait belgeler sürgünden sonra (beşinci yüzyıl) İsrail’in eski görkemine kavuşma süreci içinde Ezra tarafından tek bir toplama haline gelmiş olabilir. Bu öneri aşağıdaki düşüncelere dayalıdır. Kutsal Kitap’ın kendisi, Ezra’yı Musa’nın yasasını bilen kusursuz bir yazıcı olarak nitelendiriyor (Ezra 7:6; 11vd.). Ezra’nın görevi Yahuda ve Yeruşalim’de Yasa’yı öğretip ona uyulmasını gözetmekti (7:14, 25vd.). Yahudi geleneği Tevrat’ın son halini almasını ona atfeder.10 Son olarak, bu sürecin ayrıntıları ne olursa olsun insan W. F. Albright’la aynı görüşü paylaşmadan edemiyor:


Elimizdeki Pentatük’ün içeriği, en son düzeltildikleri tarihten çok daha öncesine aittir; yeni keşifler, içindeki ayrıntıların yazın açısından ne kadar eski olduğunu doğrulamaya devam etmektedir. Musa’dan gelen kaynağın asıl çekirdeğine eklemeler yapıldığını varsaymamız gerekse de bu ekler çok eski kurumların ve uygulamaların normal gelişimini ya da daha sonraki yazıcıların Musa’yla ilgili yazıları olabildiğince koruma gayretlerini yansıtmaktadır. Pentatük’ün büyük ölçüde Musa’dan kaynaklanan karakterini inkar etmek aşırı derecede eleştirel olmak olacaktır.11


Yazınla ilgili bu karmaşıklığı açıklamak amacıyla bazı Eski Antlaşma araştırmacıları “belge teorisi”ni geliştirmişlerdir. Bu teori, günümüzde kullanılan Pentatük’ün arkasındaki çeşitli “kaynakları” ayrıştırmayı amaçlayan bir hipotezdir.12 Bu teori, Pentatük’ün günümüzde kullanılan metninin kaynağı olarak dört ana belgeyi esas almaktadır. Metin içinde, konuya göre, Yahve ve Elohim gibi Tanrı’nın isimleri kullanımı ve malzemenin yinelenmesine göre ayrılabilecek katmanlar bulmaya çalışmaktadır. Bu bulgulardan, söz dağarcığı, tarz benzerliği ve teolojik odak paylaşan büyük parçalar halindeki metinleri tespit ederler. Tipik analizde, dört “kaynak” bulunmuş ve tanımlanmıştır:


J Yar. 2’den Say. 22-24’e kadar uzanan bölüm içerisinde Yahve isminin kullanıldığı anlatımdır (Wolff). Başkaları, Yas. 34’te Musa’nın ölümünü kaydedeni de J’ye atfeder. J, Yahuda’da İÖ 950-850 yılları arasında bir araya getirilmiştir. Bu kaynak, Tanrı’nın yakınlığını çoğu kez insan açısından vurgular, Tanrı’yı insan kavramlarıyla tanımlar. Yaratılıştan, atalara ve oradan Tanrı’nın halkı olarak İsrail’in rolüne kadar Tanrı’nın amacının devamlılığının altını çizer. Bu devamlılık Davut egemenliği altında İsrai krallığının kurulmasına kadar gider.


E J’ye paralel bir şekilde ilerleyerek, İsrail’in (kuzey krallığının) geleneğini anlatır. Tanrı’nın üstünlüğünü vurgular. Yahve ismi Musa’ya açıklanana kadar (Çık. 3:6) Tanrı’nın ismi olarak Elohim’i kullanmayı yeğler; bundan sonra da iki ismi de kullanır. İlk başta araştırmacılar E’nin Yar.15’te başladığını düşünseler de sonra Yar. 20’de karar kılmışlardır. Çoğu araştırmacı, yeri olarak kuzey İsrail’i düşünürler çünkü Beytel, Şekem ve Yusuf’un oymaklarına, Efrayim ve Manaşe’ye özel bir önem verir. İÖ 750-700 yılların ait olduğu düşünülür. Bu belgelerin kalıntıları fazlasıyla bölük pörçüktür. Noth, bir düzelticinin J’ye, E’deki malzemeleri verdiğini düşünerek bunu açıklıyor. Bu açıdan, E kaynağını elde etmek neredeyse olanaksızdır.


JE  İki kaynağın kesinlikle ayırt edilemediği durumlarda (bkz. Yahve Elohim, RAB Tanrı, Yar. 2:4b-3:24) ya da kâhinsel kaynaktan gelen malzemelere karşılık bu iki kaynaktan metinlerle ilgili tartışmalar sırasında bu işaret kullanılmaktadır. Bu kaynaklar E’nin ortaya çıkmasından bir yüzyıl sonra bir araya getirilmiştir.


D Yasa’nın Tekrarı kitabının çekirdek malzemesi için kullanılır. Bu kitabın tarzı çok ayrıdır: yavan, sözü uzatan, paranetik (öğütler ve yakarışlar içeren, “vaazvari”) ve klişeleşmiş sözlerle bezenmiştir. Eski Antlaşma’da bu tarz ne zaman karşımıza çıksa Yasa’nın Tekrarı gibi olduğunu söyleriz. Yeşu’dan 2. Krallar’a (bkz. 9. Bölüm) kadar tarihsel anlatılar Yasa’nın Tekrarı’nı yazan kişiye (ya da kişilere) atfedilmiştir. Genel olarak, bu kaynağın yasa üzerinde vaaz verdiğini düşünebiliriz (von Rad). Merkezi bir tapınakta tapınmanın paklığını vurgular ve insanları Tanrı’ya sevgi dolu bir yürekle hizmet etmeye teşvik eder. Bazı araştırmacılar çekirdeğinin İÖ yedinci yüzyılın başlarında derlenip bir araya getirildiğini ileri sürmüşlerdir. Bu çekirdek Yoşiya’nın krallığı döneminde tapınağın onarılması sırasında bulunmuştur (2. Kr. 22); bundan sonra reforma uygulama açısından yön vermiştir. Çekirdek daha sonra genişletilip nihai olarak JE ile birleştirilmiştir.


P Yasal metinler ve başka malzemelerle genişletilen tarihsel anlatıdır. İsrail’deki kurumların kökeni ve düzenlenmesiyle ilgilenen P, soy kütükleri, tapınmayla ilgili yasalar, antlaşmalar, Şabat Günü gibi önemli günler, tapınmayla ilgili binaların planları ve sunular ve törenlerle ilgili süreçlere odaklanır. Tanrı’nın kutsallığı, mutlak yetkisi ve üstünlüğü yanı sıra kâhinlerin önderliğinde Yahve’ye doğru bir şekilde tapınmayı vurgular. İsrail’in tapınmasını yaratılış bağlamına yerleştirir (Yar.1). Daha eski olan sunularla ilgili törenler (Lev. 1-7) ve kutsallıkla ilgili yasalar (Lev. 17-26) bu belgeye nakledilmiştir. P’nin asıl kaynağı genel olarak Sürgün’ün ortalarına (yaklaşık olarak İÖ 550), son halini alması da İÖ dördüncü yüzyılın sonundan hemen önceye denk gelir.


Belge hipotezini savunanalar hipotezin farklı ayrıntıları konusunda çeşitli görüşler önermişlerdir. Örneğin bazı araştırmacılar J’yi iki kaynağa ayırmıştır; Eissfeldt bunlardan birini L (kâhin olmayanlardan gelen) olarak adlandırır, fakat Fohrer belgenin göçebe karakteri nedeniyle ona N der. P’nin kökeni de tartışma konusudur. Cross gibi bazı araştırmacılar P’nin asla tek başına var olmadığını; daha önceki kaynakların düzeltme aşamalarından biri olduğunu söyler.13 Diğer taraftan, Y. Kaufmann, P’nin D üzerinde önceliği olduğunu güçlü bir şekilde savunur çünkü P, D’deki malzemeyi varsaymaz.14 Pek çok Yahudi araştırmacı bu yaklaşımı izlemeye devam ettiği için bu görüş önemlidir.


Belge hipotezinin çerçevesini kabul eden H. Gunkel, yaklaşık 1900 yılında Formgeschichte (yazın biçimleri çalışması) ya da Gattungsgeschichte (yazın tarzları çalışması)’yi tanıtarak eleştirel çalışmalara yeni bir güç kattı.15 Metni, temel parçaları daha büyük yazın derlemeleri ya da kaynakları içinde toplayarak incelemeyi bir kenara bırakan bu yöntem, yazın parçalarını ayırıp tarzlarını keşfetmeye çalışır. Bundan sonra da nasıl bir ortam (Sitz im Leben) içinden çıktığını belirler. Bu yaklaşım kimi zaman radikal görüşlere yol açmıştır. Buna karşın, sağgörülü bir şekilde yapıldığında Pentatük’teki çeşitli metinleri anlamak konusunda son derece yardımcı olacaktır.


Pentatük’e malzemeler eleştirisi (“burada “eleştiri” tanımak ve takdir etmek anlamında kullanılır tıpkı müzik ya da sanat eleştirisinde olduğu gibi) yaparken von Rad, çeşitli kaynaklardan çok, malzemelerin belirlenebilen karmaşıklığı içindeki teolojik mesajı görmeye çalıştı. Beş temel malzeme belirledi; ilk malzeme, atalar tarihi, çıkış malzemesi, Sina malzemesi ve yerleşim malzemesi. Son unsuru ele almak için von Rad metni Yeşu’yu da içine alacak şekilde genişletti ve böylece Heksatük’ü oluşturdu.


Von Rad belge hipoteziyle ilgili temel çerçeveyi kabul etse de, Rendtorff, von Rad’ın ve diğer biçim eleştirmenlerinin çalışmalarının, belge hipotezinde sunulduğu haliyle Pentatük’ün kökeni öyküsünü anlamsız kıldığını ortaya çıkarmıştır.16 Rendtorff’un anlayışına göre Pentatük kaynağı birkaç ayrı parçadan oluşmuştur. Bu parçalar toplanıp kilit tema ve odaklara göre biçimlendirilmiştir. Örneğin, vaat teması, farklı ataların her biri farklı bir biçime sahip anlatımlarını birleştirmek için kullanılmıştır. Mısır’dan Çıkış-Çölde Sayım’daki malzeme, çadır, antlaşma sandığı, bulut ve ateş sütunu ve Musa’nın liderliğini içeren “tüm kaynakları kapsayan kalıp” altında birleştirilmiştir. Son derleme Yasa’nın Tekrarı grubu tarafından düzenlenmiştir, zira bu grubun sevdiği kalıplaşmış ifadeler bütün belgede mevcuttur. Buna ek olarak, birkaç metinde kâhinsel dil ve tarzın işaretlerini görmek mümkündür, bu da bunların kâhinler tarafından düzeltildiklerini gösterir. Rendtorf, bu düzeltmenin Yasa’nın Tekrarı’nı yazanlarınkiyle ilişkisinin daha çok incelenmesine çağrı yapıyor. Buna karşın, ona göre Yasa’nın Tekrarı grubu Pentatük’ün beş kitabına son şeklini veren gruptur.


Belge hipotezinin, çağımızda yapılan akademik çalışmaların eleştirel gayretlerine karşı durabileceği kuşkuludur. Hangi hipotezin geniş destek göreceği belirsizdir. Kesin olan, Pentatük’ün yazın, anlatım, yasa, tören, yalvarış, vaaz ve öğretilerin geniş bir antolojisi olduğudur. Bu metinler Kanon’a dahil edilmeden önce nasıl korunmuşlardı? Çok eski bir metin daha sonraki bir topluluğa nasıl hitap etmiştir? Bu sorular Pentatük’ün karmaşıklığını anlamak için yanıtlanması gereken çok önemli sorulardır. Bunlar bir kişi tarafından bir yüzyıl içinde yazılmadığı sonucuna götürür. Tersine yüzyıllar içinde iman eden bir topluluğun ortaya çıkardığı bir üründür. Burada yorum açısından daha önemli olan, Tanrı’nın seçilmiş halkının esin almış yazarları, düzelticileri ve kaynakları sonraki kuşaklara taşıyanları tarafından bu uzun sürecin nihai sonucu olduğudur.


Yapısal Birliğin Büyük Önemi


Pentatük karmaşık bir yazın yapıtı olmasına karşın yapısal bütünlüğe sahip olması daha önemlidir. Kuşaktan kuşağa nakledilme süreci ya da gelişimi nasıl olursa olsun ya da günümüzdeki halini hangi tarihte almış olursa olsun son hali en büyük öneme sahiptir. Ayrı ayrı parçalarında kapsamlı bir birlik güçlü bir şekilde görülür. Karmaşıklığı, hangi kaynaklara işaret ederse etsin, birliği bunların ötesine geçmektedir. Yazın eleştirisinin yarattığı gerçek tehlike, Kutsal Kitap araştırmacılığının, başka kapsamlı konuları dışlamak pahasına sadece bununla uğraşma olasılığıdır. Bu şekle odaklanma Pentatük’ü birbiriyle ilgisi olmayan parçalara indirger ve verdiği mesajın gücünü ortadan kaldırır.


Son zamanlarda Eski Antlaşma’yla ilgili çalışmalar bu dengesizliği kabul etmektedir. Eski Antlaşma çalışmalarının metnin yorumlanması yerine, kendini fazlasıyla yazın metninin kökenini ve kuşaktan kuşağa aktarılma sürecini incelemeye verdiği düşünülmektedir. Eski Antlaşma araştırmaları giderek artan bir şekilde metni, oluşum tarihini çözmek için bir araç olmaktan çok kendi içinde incelenmesi gereken bir amaç olarak görmektedir. “Kanonla ilgili eleştiri” bu yaklaşımlardan biridir. Bu yaklaşım, metni, iman topluluğunun verdiği biçim ve işlev çerçevesinde inceler.17 Bu yöntemi destekleyen bazı kişiler metinler arası yorum ya da Kutsal Kitap içi yorum üzerinde dururlar, yani yazarların birbirlerinin Kutsal Kitap’ta yazdıklarını kullanma yöntemlerine odaklanırlar. Bu çalışmalar, “eleştiri sonrası alternatif”i savunur.18


Bu çalışma grubu, tarihsel araştırmaların sonuçlarını dikkate alırken, metnin kanon halinin İsrail’in imanı üzerinde ne gibi bir rolü olduğunu belirlemeye çalışırlar. Bu görüşe göre: Pentatük’ün oluşumu İsrail’in imanını yasa olarak algılamasının ölçülerini belirlemiştir. Kutsal Kitap editörleri için ilk beş kitap İsrail’in Tanrı’nın yönetimi altındaki yaşamının temellerini oluşturur. Ayrıca Musa’dan gelen malzemelerin halk tarafından nasıl anlaşıldığı konusunda önemli bir ölçü getirmiştir.19


Bu kitaptaki temel yöntem, Tanrı’nın İsrail ulusunu nasıl var ettiğine ve Musa’nın önderliği aracılığıyla kendi halkı haline getirdiğinin en büyük tanığı olan Pentatük’ün tek başına ele alınmasına fırsat vermektir.

 

William Sanford Lasor

David Allan Hubbard

Frederic W. Bush

 


Dipnot:


1. Vaadin bu şekilde incelenmesi D. J. A. Clines’ınkini izlemektedir, The Theme of the Pentateuch, JSOTSup 10 (Sheffi- eld:1978), 25-43


2. Bu ilişki G. von Rad’ın Genesis, kitabında açıklanmıştır, çeviri. J.Marks, OTL (Philadelphia: 1972), s.152-155. Bu ki- taptaki açıklama oradaki açıklamaya borçludur. Daha dikkatli ve ayrıntılı bir tartışma için bkz. Clines, The Theme of the Pentateuch, 61-79.


3. Prolegomena to the History of Ancient Israel, çeviri J. S. Black ve Menzies (1885; yeniden basım Magnolia, Mass.: 1973), 1.


4. Bu tür tarih (tarihsel önsözde) ve yasa (koşullarında) bileşkesinde, hükümdar ve teabaa arasındaki antlaşma yazım tarzında Bunun Musa aracılığıyla yapılan antlaşmayla karşılaştırılması çok yararlı olmuştur. Pentatük’ün bu biçimi ve en önemli parçalarından biri olan Musa aracılığıyla yapılan antlaşma arasındaki çarpıcı ilişki rastlantısal olamaz!


5. Örn., çoğu zaman 37:27, 28a’nın Yusuf’u kimin satın aldığı-İsmailliler mi (37:27) yoksa Midyanlılar mı (37:28a) ve Mısır’a kimin sattığı- İsmailliler mi (37:28b; 39:1) yoksa Midyanlılar mı (37:36) konusunda farklı olduğunu iddia edilir. Bu belirsizlik, Ruben’in 37:21vd. ve Yahuda’nın 26vd’deki benzer rolleriyle birleştirildiğinde bu iki öykünün birleştirildiği söylenir. Birinde Yahuda, Yusuf’un İsmailliler’e satılıp Mısır’a götürülmesini sağlayarak hayatını kurtarır, diğerinde ise Ruben kuyuya atılmasını sağlayarak hayatını kurtarır ve kardeşlerinin bilgisinin dışında Midyanlılar Yusuf’u kuyudan çıkarıp Mısır’a götürürler. Ne var ki, Hak. 6:1-3 ve 8:24 “İsmailliler” ve “Midyanlılar”ın aynı anlamda kullanıldığını gösteriyor; İsmailliler, “göçebe” ya da “Bedevi” ve Midyanlılar, belli bir oymaktır tıpkı Amalekliler ve “doğulu halklar”da (Hak. 6:3) olduğu gibi. Bu açıdan bakıldığında Ruben ve Yahuda’nın rolleri tutarlı bir öyküye oturacaktır.


6. Akkad dilinde binlerce yazın kompozisyonundan sadece üç tanesi (ikisi Akkad ve biri Sümer’e ait olmak üzere) yazar- larını açıkça belirtir. Bu metinlerde ve başka yazın kompozisyonlarında yazarın adının geçtiği yerlerde “yazar” modern anlamda anlaşılmamalıdır; sa pi formülüyle “ağzında/n”, sözleriyle ifade edilir. Bu ifade ya sözlü kaynağı ya da düzelt- meni kast eder. Böylece “yazar”, daha önceki versiyonları geliştiren ya da uyarlayan kişiydi. Bkz. W. W. Hallo, “New Viewpoints on Cuneiform Literature,” IEJ 12 (1962): 14vd.


7. Bu analiz için R. J. Thompson, Moses and the Law in a Century of Criticism Since Graf (Leiden:1970), s.2vd.


8. Thompson, a.g.e., 3, bu sürecin Krallar ve Tarihler kitaplarının karşılaştırılmasında görülebileceğini söylüyor; 2Kr. 14:6’da “Musa’nın yasası kitabı” 25:4’te “Musa’nın Kitabı’ndaki yasa” haline gelir. Musa’nın adının sık sık anılıyor olması da kanıt olarak görülebilir: 1Samuel ve Daniel’de iki kez; peygamberlik kitaplarında beş kez; Mezmurlar’da sekiz kez; 1. ve 2. Krallar’da on kez; fakat Ezra-Nehemya-Tarihler’de 31 kez. Krş. J. L. McKenzie, “Moses,” Dictionary of the Bible içinde (Milwaukee: 1965), 589vd.


9. F. Albright, The Archeology of Palestine, genişletilmiş baskı. (Baltimore: 1960), 225.


10. Asıl ifade Ezra’nın Kutsal Yazılar’ı “Asur” (Suriye) karakterleriyle yazdığıdır, örn. “Aramice”dir, eski İbranice karak- terleri kullanmamıştır; Talmut 21b-22a. Büyük Sinagoga başkanlık ediyordu. Kutsal kitapların son halinin burada toplandığı kabul edilir; B. Bat. 15a.


11. Albright, Archeology of Palestine,


12. Farklı bakış açılarıyla hazırlanmış birkaç araştırma vardır. Aşağıda bunların önemlileri sıralanmıştır: (1) Kısa özetler: 1. Hubbard, “Pentateuch,” IBD, 1181-1187; D. N. Freedman, “Pentateuch,” IDB 3:711-726; (2) daha uzun çalışmalar: R. Harrison, Introduction to the Old Testament (Grand Rapids: 1969), 3-82; Thompson, Moses and the Law; A. Robert ve A. Feuillet, Introduction to the Old Testament (New York: 1968), 67-128; ve özellikle B. S. Childs, Introduction to the Old Testament as Scipture (Philadelphia: 1979), 112-127.


13. M. Cross, Canaanite Myth and Hebrew Epic (Cambridge, Mass.: 1973), 293-325.


14. Kaufmann, The Religion of Israel, çeviri M. Greenberg (Chicago: 1960), 166-211.


15. Bu konuya giriş olarak mükemmel bir kaynak için G. M. Tucker, Form Criticism of the Old Testament (Philadelphia: 1971). Bu konuda kapsamlı bir çalışma için bkz. K. Koch, The Growth of the Biblical Tradition, çeviri S. M. Cupitt (New York: 1969).


16. Rendtorff, The Old Testament: An Introduction, 157-163 ve özellikle The Problem of the Process of Transmission in the Pentateuch. Ayrıca, Whybray, The Making of the Pentateuch adlı yapıtında belgesel hipotezi destekleyenlerin varsayımları ve yöntemlerine kapsamlı eleştiriler yöneltmiştir. Bu hipotezi desteklemek için kullanılan öğretilerin bugünkü bilgimiz ışığında savunulamaz olduğunu görmüştür.


17. Childs, Old Testament as Scripture, 109-135. Benzer bir yöntemin kullanılması konusunda bkz. J. A. Sanders, Torah and Canon (Philadelphia: 1972).


18. Bu Childs’ın kullandığı bir tümcedir, Old Testament as Scripture, 127.


19. A. g.e., 131vd.


Ücretsiz Kitap

Sevgili ziyaretçimiz. Tanri.org içerikleri Hristiyan bakış açısına ve İncil temellerine göre irdelenmiştir. Hristiyan bakış açısının temel kaynağı İncil'dir ve eğer siz de kargo dahil tamamen ücretsiz bir İncil ya da Hristiyan bakış açısına dair farklı kitaplar almak isterseniz aşağıdaki linkten bir form doldurmanız yeterli olacaktır.

İncil ve kitap gönderme hizmeti, tamamen ücretsiz olarak kutsalkitap.org tarafından yapılmaktadır. Bu hizmetlerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız.

İlgili İçerikler

Bizi Takip Edin

Çekinmeden bizimle iletişim kurabilirsiniz. İlginç, samimi, renkli, içe dönük, dışa dönük ve pek çok tarzda insanlarla tanışmayı ve yeni arkadaşlar edinmeyi çok seviyoruz.