Hiç duygularınızın kontrolden çıktığını hissettiniz mi? Bir gün sevinç dolusunuz, ertesi gün endişe, öfke veya üzüntü altında eziliyorsunuz. Bu, insan olmanın bir parçasıdır. Tanrı bizi duygularla yarattı ve bunlar rastgele değil—Tanrı ile ve başkalarıyla bağ kurmamızın büyük bir parçasıdır.
Ama işin püf noktası şudur: Duygular, hayatımızdaki her kararı kontrol etmemeli veya yönlendirmemelidir. Bunun yerine, duygular hayatımızın gösterge panelindeki sinyaller gibidir. Onlar kalbimizde neler olup bittiğini gösterir. Peki, biz onlarla ne yapıyoruz?
Kutsal Kitap bize duygularımızla başa çıkmak için iki güçlü araç sunuyor: ağıt ve övgüdür. Ağıt, üzüntümüzü, kafamızdaki karışıklığı veya hayal kırıklığımızı Tanrı’nın önüne dürüstçe koymamızı sağlar. Övgü ise hayat karışık olsa bile Tanrı’nın iyiliğini ve sadakatini hatırlamamızı sağlar. Birlikte, hayatı sıkışmadan işlememize yardımcı olurlar.
Duygular Tanrı’nın yansımasıdır. Duygularımızı hissetmemizin sebebi Tanrı’nın da hissetmesidir. Bu biraz şaşırtıcı gelebilir, ama düşünün: Kutsal Kitap Tanrı’nın üzüldüğünü, sevindiğini, merhamet gösterdiğini ve adaletsizliğe öfkelendiğini gösterir. Biz de Onun suretinde yaratıldık (Yaratılış 1:27), bu yüzden duygularımız sınırlı bir şekilde O’nun karakterini yansıtır.
- Tanrı günah yüzünden üzülür (Yaratılış 6:6).
- Tanrı halkıyla sevinir (Sefanya 3:17).
- Tanrı adaletsizliğe karşı kutsal öfke gösterir (Romalılar 1:18).
- Tanrı’nın merhameti ve sevgisi O’nun özünde vardır (Mezmurlar 103:13; 1. Yuhanna 4:8).
Duygularımız çoğu zaman değişken olsa da, Tanrı’nın duyguları her zaman kutsal ve dengelidir. Duygularımız, bizi doğru ve iyi olana yönlendirmek için tasarlanmıştır. Tanrı, duygularımızı bu hayatı O’nun istediği şekilde tam olarak deneyimleyebilmemiz için yaratmıştır. Ama günah nedeniyle duygularımız bozuldu; bizi doğruya yönlendirmek yerine gerçeklikten uzaklaştırabilir. Orijinal hallerinde çalışmaz oldular.
Hiç korku, utanç veya üzüntü altında ezildiğinizi hissettiniz mi? Yalnız değilsiniz. Kutsal Kitap, böyle hisseden insanlarla doludur. Eyüp her şeyini kaybettikten sonra feryat etti. Davut, daha çok çaresiz çığlıklar gibi olan mezmurlar yazdı. Hannah bir çocuğu olmasını dilerken derin acılar içinde ağladı. Hatta İsa Mesih bile arkadaşı Lazarus öldüğünde ağladı.
Duygular kötü değildir, ağır olsalar bile. Onlar, yüreğimizi Tanrı’ya getirmemiz için bir davettir. Sorun, onları görmezden geldiğimizde veya hayatımızın kontrolünü onlara verdiğimizde ortaya çıkar. Tanrı, onları bastırmamızı ya da sahte bir gülümseme takmamızı istemez. Onları O’na getirmemizi ister.
Ağıt, Kutsal Kitabın en güzel armağanlarından biridir. Çok konuştuğumuz bir şey olmasa da, Kutsal Kitap’ta her yerde karşımıza çıkar. Mezmurların yaklaşık üçte biri ağıttır. Bu, Tanrı’nın acı içinde feryat ettiğimiz dönemlerin olmasını beklediğini gösterir.
Örnek olarak Mezmur 13’ü ele alalım. Davut şöyle başlar: “Ne zamana kadar, ya Rab? Beni sonsuza kadar unutacak mısın?” Dört kez, “Ne zamana kadar?” diye sorar. Hayat dayanılmaz hissettirdiğinde bizim de hissettiklerimiz gibi. Ve iyi haber şudur: Tanrı, bu ham ve filtresiz duaları kaldırabilir. Hatta onları karşılar.
Ağıt, üzüntü, acı veya karışıklığı dürüstçe ifade etmek demektir—çoğunlukla sözle, dua ile veya gözyaşlarıyla—ama yine de Tanrı’dan yardım ve umut istemek anlamına gelir.
Davut orada durmaz. Tanrı’dan yardım ister ve ardından—durumu değişmese de—Tanrı’nın sevgisine güvenmeyi seçer. İşte ağıtın adımları:
- Tanrı’ya dürüst ol.
- Başına gelenleri Ona anlat.
- Yardımını iste.
- Son olarak, sadakatini ve vaatlerini hatırla.
Ağıt acıyı sihirli bir şekilde ortadan kaldırmaz, ama boğulmamamızı sağlar. Acımız ile Tanrı’nın vaatleri arasında bir köprü olabilir.
Eğer ağıt, zor olan şeylerde gerçek olmaksa, övgü gözlerimizi daha geniş bir resme yöneltmektir. Hayat zor olsa bile, Tanrı’nın iyiliğinin devam ettiğini hatırlamaktır.
Mezmur 100 buna mükemmel bir örnektir. Temel olarak, Tanrı’yı sevinç ve şükranla tapınmaya davet eder. Sadece işler iyi gittiğinde değil, her dönemde. Övgü, her şey yolundaymış gibi davranmak değildir; kalbimizi Tanrı’ya yeniden odaklamaktır.
Övgü yaptığımızda:
- Tanrı’nın bizi yarattığını ve bir çoban gibi bizi önemsediğini hatırlarız (Mezmur 100:3).
- Tanrı’nın sevgisini zaten nasıl gösterdiğine teşekkür ederiz (Mezmur 100:4).
- İyiliğinin ve sadakatinin asla tükenmeyeceğini kendimize hatırlatırız (Mezmur 100:5).
Övgü duygularımızı silmez, ama onları şekillendirir. Odağımızı sarsıntılı hissettiğimiz şeyden sağlam ve gerçek olan şeylere kaydırır.
İşte burada Müjde tüm farkı yaratır. İsa Mesih sadece duyguları nasıl yöneteceğimizi söylemedi—Onu yaşadı. Ağladı. Getsemani’de sıkıntı hissetti. Reddedilmenin ve yalnızlığın nasıl hissettirdiğini biliyordu. Yeşaya 53 bile Ona “acıların adamı” diyor.
Çarmıhta, İsa Mesih sadece günahlarımızı değil, aynı zamanda insan acısının tüm ağırlığını da taşıdı. “Onun yaralarıyla şifa bulduk” (Yeşaya 53:5). Bu demek oluyor ki, O hissettiklerimizden uzak değil. Yanımızda, barış, bağışlanma ve yeni yaşam umudunu sunuyor.
Peki tüm bunlarla ne yapıyoruz? İşte basit gerçektir:
- Acı çektiğimizde, umutsuz olmadan ağıt edebiliriz.
- Sevindiğimizde, övgü ve şükran sunabiliriz.
- Endişelendiğimizde, Tanrı’ya getirebilir ve güvenebiliriz.
Bugün nerede olursanız olun—kutlama yapıyor, yas tutuyor veya arada bir yerde—şunu bilin: Tanrı hepsini istiyor. Sizi tamamen seviyor.
Ücretsiz Kitap
Sevgili ziyaretçimiz. Tanri.org içerikleri Hristiyan bakış açısına ve İncil temellerine göre irdelenmiştir. Hristiyan bakış açısının temel kaynağı İncil'dir ve eğer siz de kargo dahil tamamen ücretsiz bir İncil ya da Hristiyan bakış açısına dair farklı kitaplar almak isterseniz aşağıdaki linkten bir form doldurmanız yeterli olacaktır.
İncil ve kitap gönderme hizmeti, tamamen ücretsiz olarak kutsalkitap.org tarafından yapılmaktadır. Bu hizmetlerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız.